Yönetmen: Mike Leigh

Naked gibi Vera Drake gibi pesimist bir bakış açısına sahip filmlerin İngiliz yönetmeni Mike Leigh’ın son derece keyifli bu filmi, geçtiğimiz yıl gösterime giren eli ayağı düzgün yapımlardan.
Yaşayan, nefes alan karakterler var karşımızda. Kuşkusuz filmin en önemli kozu da, öykünün içerisinde yaşayan, nefes alan, birbirinden ilginç karakterleri. Poppy adında, kendi deyimiyle yaşı kemale ermiş, çok konuşan, gülücükleriyle etrafa neşe saçan (çoğu zaman da bu neşesiyle etrafındakileri rahatsız eden), deli-dolu bir karakter var öykünün merkezinde. On yıla yakın oda arkadaşı dışında pek de çevresiyle uyum içerisinde olduğu söylenemez. Ancak Poppy buna aldırmaksızın, hayata hep mizahi bir bakış açısıyla yaklaşır, hatta ölüme bile.
Çevresindekilerle uyum içerisinde olamamasının sebebi, kendisinden beklenen olgun tavırları takınmamasından kaynaklanmaktadır. Ya da soğuk ve sert kişiliklere sahip Londra insanlarından farklı durduğu için. Oysa o, bütün bunları umursamaz bile. Oldukça optimist bir kişiliğe sahip olan Poppy mutlu bir ilkokul öğretmenidir. Bunun yanı sıra flamenko derslerine, direksiyon derslerine yazılır. Herkesle yakınlaşmak ister. Bu yüzden bazen kendini sokaklarda, kimsesiz adamlarla konuşurken bulur.

Flamenko dersleri, okulda şiddet uygulayan ufaklık, ya da psikologla yaşadığı ilişki Poppy’nin kişiliğinden çok, öykünün gidişatı hakkında bize ipuçları verirken; Poppy’nin kişiliği hakkında açılımlar yapan esas kilit nokta, sürücü öğretmeni Scott’la arasında oluşan (ya da oluşamayan) ilişkidir. Kendini dünyanın merkezinde gibi görüp, etrafındakileri etkilemeye çalışırken (her ne kadar bunu bilinçli olarak yapmasa da), kendi mutluluğunun, bir başkasını hangi derecede etkileyeceğinin farkında değildir.
Poppy karakteri için Sally Hawkins’ten başkası düşünülemezdi herhalde. Bedenini takılarla donatıp (öykünün gidişatı içerisinde artık onlara ihtiyacı kalmayacaktır.) etrafına gülücükler saçan, İngiliz usulü esprileriyle Sally Hawkins bu performansıyla başta Berlin Film Festivali’nden olmak üzere birçok festivalden ödülle dönmüştür. Filmdeki bir diğer şaşırtıcı performans ise ‘’Enrarah, Enrarah!’’ diye haykıran sürücü öğretmeni Scott rolündeki Eddie Marsan’dan geliyor. Filmin en iyi orijinal senaryo dalında oscar adayı olduğunu belirtip (Sally Hawkins maalesef Altın Küre’yle yetinmek zorunda kaldı.), Önceki sene Little Miss Sunshine, geçen sene ise Juno’nun bu dalda ödül aldığı düşünülürse, bu yıl bu dalda Happy Go Luck’nin bir hayli şanslı olduğunu düşünüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder