16 Nisan 2010 Cuma

Ciddi Bir Adam

A Serious Man (Ciddi Bir Adam – 2009)/ Coen Brothers


Coenlerin filmografilerine göz attığımızda olmazsa olmaz dediğimiz en önemli şeylerden biri ‘para’dır. Para uğruna suç işlenir, hayatlar riske atılır, yoldan çıkarır, olayları yokuşa sürükler. Bilindiği gibi para en çok yahudi ırkıyla beraber anlımakta. Coenlerin bol bol Yahudi kültürüyle yoğurup, dini motiflerle harmanladığı son bombası yine bir miktar para etrafında dönmekte. Esasında iki miktar para etrafında dönmekte öykümüz. Larry’nin ve oğlunun habire esas sahiplerine vermek için uğraştıkları; lakin bir türlü amaçlarına ulaşamamalarının öyküsü. Çünkü onlar da yaklaşmakta olan kasırganın içerisine girmek zorundalar. İlk başlarda karşı çıktıkları, savundukları fikirlerden vazgeçip, kasırganın içindekilere ayak uydurmak zorundalar.

Coenlere özgü hemen her şeyi bulabileceğiniz muhteşem giriş sekansı, harikulade bir kısa metraj tadında. Başlarına gelen her şeyi sadelikle karşılamayan bir çiftin evlerine misafir gelen ve son derece normal görünen kötülüğü henüz başlarına iş açmadan kovmalarının aksine, başına gelen her şeyi sadelikle karşılayan bir tür açıklaması olduğunu düşünüp hahamlara giden Larry bilinçaltında patlak veren Coen usulü kabuslarla hayatı cehenneme dönmüş tipik bir Coen karakteridir.

Coenler yarattıkları dünyaya Tanrısal bir bakış atıyor ve seyircinin de aynı bakış açısıyla filmi takip etmelerini istiyor. Onların şapşallıklarına, garipliklerine müdahale edemeden olup biten her şeye katlanarak, onları izleyebilmek…Coenler insan bedenini sonuna kadar kullanıyor, ondan sonuna kadar faydalanıyor. Tırnaklarından , kaşlarından, boynundan, kulaklarından, çorbayı höpürdeterek içen ablalardan, boğazını mesai saatinde temizleyen sekreterlerden, beş metrelik mesafeyi otuz saniyede arşınlayan kilolu insanlardan ve bu garip döngünün içerisinde kendi gariplikleriyle yaşamaya devam edenlerden faydalanıyorlar.

Coenler filmin müzikleri için yine sadık dostları Carter Burwell’le çalışmışlar. Yanı sıra filmde tadından yenmeyen Jefferson Airplane şarkıları var. Hele giriş jeneriğiyle beraber akmaya başlayan Somebody to Love şarkısıyla beraber kameralarını tıpkı bir cerrah gibi kullanarak kulaklıktan aşağıya doğru süzdükleri bir sahne var ki, sonrasında gelen muhteşem geçişlerle bir kurgu harikasını seyircilerine ikram ediyorlar.

Ne yazık ki filmin Oscar’larda pek şansının olacağını zannetmiyorum. Zira akademi Coenlerin bu tür filmlerini pek sevmiyorlar. Barton Fink gibi bir modern zamanlar başyapıtını bile görmezden gelen Akademi’nin bu filmi göreceğini pek zannetmiyorum. Yine de bir ihtimal filmin senaryosunu ve başrol oyuncusu Michael Stuhlbarg’ı görmezden gelemezler belki ve iki adaylık alabilir. Görüntü yönetimi de pırıl pırıldı aslında. Hele ses miksajı ve kurgusu gerçekten görülmeye değer. Bu dallardan da birer adaylık alabilirse, kim bilir belki ‘en iyi film’ ve ‘en iyi yönetmen’ kategorisinden de birer adaylık alabilir. Ne de güzel olur…

Hiç yorum yok: