21 Ocak 2009 Çarşamba

‘’Bir Milyon Volt Duygu Yüklü Cyborg Filmi’’

Orijinal Adı: Saibogujiman kwenchana (2006) {I'm a Cyborg, But That's OK - Ben Bir Cyborg'um Ama Sorun değil}
Yönetmen: Chan Wook Park


İnsan nedir ki? Üzülen, sönük ve hareketsiz olan, tereddüt eden, boş hayaller kuran, suçluluk hisseden, minnettar olan ve merhamet gösteren bir varlık. Tüm bunları çıkardığımızda insandan geriye ne kalır? Mutluluğun sırrı burada mı saklıdır yoksa? Bu ölümcül günahları işlemeyip, varoluş amacımızı keşfetmek…

Young-goon da öyle düşünüyor olsa gerek ki; kendini tüm insani (zayıf) duygularından arındırıp, varoluş amacına ulaşmaya çalışır. Oysa çok zordur merhameti öldürmek. Merhameti kendisinden söküp alacak (çalacak) tek bir kişi vardır. Perşembe’yi bile çalabilen bu delikanlı için çok da zor olmasa gerek Merhamet’i çalmak. Ne var ki bu delikanlının, esas kızımızın merhametini çalmasıyla beraber, hiç de hesapta olmayan bir milyon volt elektrik yüklü bir duygu çıkıverir ortaya: Aşk!

Şiddet içerikli filmleriyle tanıdığımız Güney Kore’li yönetmen Chan-wook Park’ın ellerinden böylesine duygu yüklü ve keyifli bir filmin çıkması oldukça şaşırtıcı. Öyle ki, filmin şiddet içeren sahnelerini bile büyük bir keyifle izliyoruz. Özellikle de sabit kamerayla, bahçedeki katliam sahnesi mükemmel olmuş. Exorcist’e şapka çıkaran öpüşme sahnesi, ya da esas oğlanın Young goon’un vücuduna pirinç-megatron yerleştirdiği sahneler de akıllarda kalan diğer sahnelerden.

Oyuncu seçimindeki tercihler tam isabet olmuş. Kendine özgü bir stili olan filmimizin karakterlerinin bile saç kesiminden, kılık kıyafetlerine kadar, filmimizin atmosferine uygun bir stili var. Özellikle Young goon’u canlandıran Su-jeong Lim o kadar tatlı, o kadar şeker ki; bu kadar şirin olabilmek için cyborg falan olmak lazım herhalde. Özellikle filmin yarısından sonra varlığını iyice hissettiren tema müziği de gayet hoşken; filmde hoşuma gitmeyen tek nokta, özellikle Amelie’den sonra bir salgın gibi yayılan, Citizen Dog’la bıkkınlık getiren, hatta tiksindiren aşırı görsel efektli ve şatafatlı kamera hareketleriyle desteklenen doğallıktan çok uzak, yapmacık yan karakterleri. Tabi Citizen Dog’taki gibi tiksinç bir durum söz konusu değil. (Gerçi Young Goon’un büyükannesi iticilikte Citizen Dog’taki Pod’un büyükannesiyle rahatlıkla yarışabilir.) Hatta filmimizin konusuna uygun bir atmosfere hizmet ettiği bile söylenebilir. İlk defa Young Goon’la beraber hastanedeki diğer elemanları bize tanıtan kaçığı hatırlayın. Nasıl da inandırıcı geliyor anlattıkları. Ta ki hemşire gelip de onun da hasta olduğunu belirtene kadar. Yani yönetmen onların dünyasını bize aktarırken daha ilk başlarda bu durumun tamamen bakış açısıyla ilgili olduğunu bize inandırmış ve onların bu dünyasını bizlere anlatırken buna uygun bir atmosfer yaratmış. Yine de efektler kullanılırken sınırı aşmasaymış (insan küçültme efektlerini hatırlayın) çok daha iyi olurmuş diye düşünüyorum.

Hiç yorum yok: