Yönetmen: Cristian Mungiu
2007’de Altın Palmiye’yi kucaklayan filmi iki farklı açıdan ele almak mümkün. Bunlardan biri dostluk ve dayanışma üzerine. Bir diğer konuysa her ne kadar kürtajın ahlaki boyutunu ele alıyor gibi görünse de, esasında Romanya’nın karanlık dönemine ve bu dönemin sosyal ve politik boyutunu ele almak filmin amacı. Dar ve karanlık koridorlar, tekinsiz sokaklar, rahatsız edici plan sekanslar da bu durumu kanıtlar nitelikte.

Seyri zor sahneler, izleyicisinin keyfini kaçıracak türden.
Kürtajın yasak olduğu 1987 Romanya’sındayız. Üniversite yurdunda aynı odayı paylaşan Otilia (Anamaria Marinca) ve Gabita’nın (Laura Vasiliu) boş kadraja girip konuşmalarına şahit oluyoruz. Bu, filmimizin tarzını belirleyen sahnedir. Yani henüz ilk kareden filmimiz tarzını hissettirir. Öyle ki, filmin birçok sahnesinde karakterlerimiz yan odada; yahut banyoda iken, biz seyirci olarak onları başka mekanlarda bekleriz. Ya da kapı aralığından gördüklerimizle yetiniriz.
Metnin başında da belirttiğim üzere, bir dostluğun, bir dayanışmanın öyküsüdür film. Uzun zamandır aynı odayı, süt tozunu, Kent sigarasını paylaştığı arkadaşı Gabita hamile kalmıştır ve bu, büyük bir hatadır ve bu hatanın faturasını da yine onlar ödeyecektir. Hem de yasadışı yollarla yapılan kürtaja ödenen 3000 Lev’ileriyle değil.
Birbirilerinden başka kimseleri de yoktur yardım edecek. Böylesine bir konuda yardım edecek birileri bir yana, dertlerini paylaşacak kimseleri de yoktur. Bir hata yapılmıştır ve faturası kesilecektir.
Bebe adında birini bulurlar bu işi yapması için. Bebe yardımsever(!) biridir ve onlara yardım edecektir. Bebe’nin kişiliğini oluşturan, dönemin çıkarcı, kuralcı sistemidir. İşte bu yüzden fırsatını yakalamışken ve kozlar kendi elindeyken kendinden emin tavırlar takınıyor. Otilia, her ne kadar Gabita’ya oranla daha güçlü ve istikrarlı olsa da, bu sinir bozucu (pek de iyi oynamış Vlad Ivanov, Bebe’yi), tiksindirici, yardımsever beyefendiye ağzının payını veremez. Zira hatalı olan onlardır. Yardıma muhtaç olan yine onlardan başkası değildir.

Uzun tek çekim yemek sekansı; ya da orada olmamanın tuhaf hissi.
Yönetmen gerçekte yaşanmış bir öyküyü aktarırken, kurgudan ziyade öyküsünü uzun plan sekanslarıyla ve oyuncularının performanslarıyla aktarmaya çalışmış. Bu yüzden filmde müzik kullanmaya lüzum görmemiş. Özellikle ses efektleriyle gerilimin dozajını arttırırken, kamerasını koyduğu yerle de farkını ortaya koymuş. Özellikle meşhur yemek sekansında bunu rahatlıkla hissettiriyor. Komünist rejim dönemindeki sınıf farkları ve eğitim sistemini vurgulamak amacıyla çektiği bu sahnede, Otilia’yı merkeze alarak; orada olmamanın hissiyatını harikulade bir biçimde resmetmiş.
İzlemesi kolay bir film değil 4 luni, 3 saptamâni si 2 zile. Hele hazmetmesi hiç kolay değil. Son dönemde yükselişe geçen Romen sinemasında bir mücevher gibi parlayan film, Altın Palmiye’yi de kucaklayınca, haliyle tüm dikkatleri üzerine topladı. Aldığı övgüleri de sonuna kadar hak ettiğini ekleyip, bu tip filmleri daha sık görmeyi umuyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder