9 Ocak 2008 Çarşamba

Sürgün Her Yerde Hep Yalnızlık!

Orijinal adı: Izgnanie {The Banishment} / Sürgün
Yönetmen: Andrei Zvyagintsev


İlk Filmi Vozvrashcheniye / Dönüş ile yılın en iyi filmlerinden birine imza atınca, haliyle tüm dikkatler rus yönetmen Andrei Zvyagintsev üzerine çevrildi ve bir sonraki filmi büyük bir merakla beklendi. Neyse ki yönetmen beklentilerimizi boşa çıkarmadı ve bize dört dörtlük bir film armağan etti.
William Saroyan'ın ''The Laughing Matter'' adlı kitabından uyarlanan film harikulade görsel yapısı ve zengin alt metinleriyle dikkat çekmekte. Ağır tempolu bir kurguyla akmasına rağmen filmin biçimsel üstünlüğü bir an bile olsun filmden kopmamamızı sağlıyor.

Karısı Vera (Maria Bonnevie) ve iki tatlı çocuğuyla beraber kır evine taşınan Alex'in (Konstantin Lavronenko, yönetmenin önceki filminde de baba rolündeydi) hayatı, karısının bir itirafı üzerine alt üst olur. Üstelik bu itirafla beraber aslında hiçbir şeyin düşündüğü gibi olmadığını, hayatın çekilmez olduğunu ve ne yapması gerektiğini bilemez bir hale gelir. Alex'in kapana kısılmışlığı, çırpınışları yönetmen tarafından her kareye yansır. Sonunda abisi Mark'ın (Aleksandr Baluyev) da yardımıyla bir karara varır ki daha bu kararı verirken bile kafasında, verdiği karar hakkında şüpheler vardır. Alex'in bu kararı ne kendisinin ne de seyircinin aklına dahi gelmeyeceği yerlere götürür. Aslında hiçbir şey göründüğü gibi değildir...

Filmin neredeyse tamamının geçtiği koca köyün ortasındaki yalnız ev, karakterlerin (en çok da Vera'nın) yalnızlığını simgeliyor aslında. Yönetmen filmdeki her metayı öyküyü desteklercesine kullanmış hatta gün ışığını bile...Alex'in, Vera'nın etrafında dönüp onu ikna etmeye çalıştığı sahnede, bir an için Tarkovsy'nin kamera arkasına geçtiğini düşünüyor insan. Filmde bir de flashback var ki, Beyazperdede bu kadar etkileyici flashbackleri çok az gördüm doğrusu. Ne var ki her şeyin netliğe kavuştuğu bu sahnedeki sebepler, ağırbaşlı ve görkemli film için biraz basit kalıyor sanki.

Reha Erdem'in son filmi Beş Vakit sayesinde keşfettiğimiz müzisyen Arvo Pärt'ın müziklerinin enfes karelerle birleştiği bu görkemli film yönetmene karşı olan sevgimizi daha da arttırdı ve haliyle bir sonraki projesini de merakla beklememizi sağladı. Umarım yine beklediğimize değer...

Hiç yorum yok: