Yönetmen: Tim Burton

''Dünyanın en kötü film yapımcısı'' ünvanına sahip Edward D. Wood Jr.'ın biyografisini kendine has üslubuyla ele alan 'Ötekilerin Yönetmeni' Tim Burton, kariyerinin en mükemmel filmlerinden birine imza atmış.50'li yıllarda sayısız seks ve korku filmlerine imza atan film yapımcısının hayatını anlatması için Burton'dan daha iyi bir seçim yapılamazdı herhalde.Johnny Depp'in -her zamanki olağanüstü performansıyla- hayat verdiği Ed Wood'un yanısıra; Sayısız korku filminde oynamış ve Dracula karakteri ile hafızalarda yer edinmiş, Boris Carlof ile daima bir rekabet halinde olan (hele ki Frankenstein'ın rolü Carlof'a gidince) Bela Lugosi'e de Martin Landau hayat vermiş.Ayrıca Sarah Jessica Parker, Patricia Arquette ve Bill Murray gibi yıldız oyuncular da filmde rol almakta.
Tıpkı Orson Welles gibi hem yazar, hem yönetmen, oyuncu ve film yapımcısı olarak başarıya ulaşmak isteyen; fakat hiçbir zaman başarılı olamayan, hatta yapıtlarıyla ''en kötü'' film yapımcısı olarak hatırlanır Edward. Welles onun için bir idoldür. 26 yaşında tüm dünyanın baştapıt olarak kabul ettiği Citizen Kane'i çeken Welles gibi bir başyapıt çekmeyi hayal etmekte ve hayal etmekle kalmayıp; abuk sabuk filmlerini çekmek için türlü türlü yollar dener. Bir zamanlar Dracula figürü ile hafızalara kazınan Bela Lugosi'le tanışınca herşeyin yoluna gireceğini, finansal desteklerin oluk oluk akacağını düşünür; fakat alkol bağımlısı olan ve herkesçe ölü olarak bilinen bir zamanların Boris Carlof rakibi, Wood'a destek olmaz; tam aksine Wood ona elinden gelen her türlü yardımı yapar.
Burton filmde, Wood'un hiç bilinmeyen yönlerini de ortaya koymuş. Daima kendisinin yanında olan karısı Dolores (en azından Wood'un kadın iç çamaşırı giydiğini öğrenene dek), İsveçli güreşçi (ki kendisi cadılar bayramının en çok tutulan ikonlarından biri haline gelecek), eşcinsel Bunny Breckinridge, criswell, Vampira ve ömrünün sonuna dek ona sadık kalan Kathy O'Hara daima Wood'un başarısızlığına ortak olmuştur. Bir şekilde Wood'un hayatına giren herkes onun 'başarısızlığından' nasibini almıştır her defasında. Tüm bunların yanısıra Wood'un hayatındaki herkesin kendisinden bir beklentisi vardır. Herşeyini verdiği sinemanın içinde olup film yapmak için her türlü üçkağıtçılığı yapan Wood hiçbir zaman tam olarak kendi istedeklerini yapamamış. Herkesin bir beklentisi var tıpkı Fellini'nin 8½'uğunda olduğu gibi. Bu onu adeta deliye çevirir ama tutkunu olduğu sinemanın içinde olabilmek için herkesi idare etmeye çalışır. Kim bilir belki de tamamen kendi istekleri doğrultusunda çekseydi filmleri, bugün çok daha kötü bir ünvana bile sahip olabilirdi. Nitekim filmin bir bölümünde, çekim sırasında oyuncu dekora çarpınca sahnenin tekrar çekilmesi teklifi üzerine Wood: ''Doğal olan budur'' cevabını verir. Kim bilir belki de çok dar vakitte yetiştirmesi gerektiğinden; ya da belki de gerçekten doğal ve sade filmler yapmak istediğinden...
Burton ilk defa Danny Elfman'la değil de Howard Shore'la çalışmış filmin müzikleri için. Bu filminde ötekilere yer vermediğinden olsa gerek bu tercih ki zaten filmin siyah-beyaz ağırbaşlı ve ciddi bir tavrı bile var denebilir. Çok dokunaklı bir film olsa da, kahkahaların eksik olmadığı, kaskatı bir Hollywood portresinin çizildiği bir 'Tim Burton' filmi olmuş...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder